Fiberoptik bronkoskopi sırasında hastanın işlemi daha iyi tolere etmesi, komplikasyonları azaltması ve hasta konforunu arttırmak amacıyla sedasyon uygulanır. Bu amaçla en sık kullanılan sedatifler benzodiazepinler, opiyatlar, propofol ve fospropofol olup, tek veya kombine uygulanabilmektedir. İşlem öncesi ve işlem sırasında uygulanan topikal anestezi öksürüğü azaltmakta ve ihtiyaç duyulan sedatif dozunu azaltmaktadır. Sedatif ilaçların hızlı etki başlangıcı olan, kısa etkili ve hızla geri dönüşlü olanların seçilmesi önerilmektedir.

During fiberoptic bronchoscope sedation administered for the purpose of the patient to tolerate better, reduce complications and increase patient comfort.The most commonly used sedatives are benzodiazepines, opioids, propofol and fospropofol, can be administered alone or in combination. Topical anesthesia applied before and during the procedure reduces cough and required dose of sedative. Sedative drugs are recommended to be selected which are the rapid onset effect, short-acting and rapidly reversible.

Endobronşiyal ultrasonografi (EBUS) ve transbronşiyal iğne aspirasyonu (TBİA) mediastinal lezyonlara ve akciğer kanserinde mediastenin evrelemesinde minimal invaziv tanısal yaklaşım olanağı sağlar. Derlemede EBUS konusunda yapılan yayınların taranması ile bu yöntemin popülaritesi konusunda bilgi edinilmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak EBUS konusunda hem uluslararası hem de ulusal yayınların yıllar geçtikçe sayısında artış olduğu ve EBUS uygulamasının gelecekte daha popüler kullanım alanına sahip olacağı görülmüştür.

Endobronchial ultrasound (EBUS) and transbronchial needle aspiration (TBNA) provide a minimally invasive diagnostic approach for mediastinal lesions and for staging the mediastinum in lung cancer. In this review, we aimed to evaluate the popularity of EBUS tecnique via current literature survey. In conclusion, we showed an increase in publications related with EBUS both in international and national literatures by years. So, we concluded that EBUS will have more and more popular application area in the future.

Zor astımda medikal tedavi ve koruyucu önlemlere rağmen hastalık kontrol altına alınamayabildiğinden yeni tedavi alternatifleri üzerinde çalışılmaktadır. Bu amaçla geliştirilen bronşiyal termoplasti (BT), nonfarmakolojik, bronkoskopik bir tedavi yöntemidir. Bu işlem için, fiberoptik bronkoskop içinden bir kateter aracılığıyla bronş duvarına radyofrekans şeklinde kontrollü ısı enerjisi verilir. Burada ısı uygulaması ile amaç, düz kas kitlesini ve böylece bronkospazmı azaltmaktır. Seçilen havayolunun distalinden proksimaline doğru uygulama yapılır. Bir seans bir saatten az sürmek üzere üçer hafta arayla üç bronkoskopi seansı şeklinde yapılır. Yapılan araştırmalara dayanarak hangi astım hastasının BT’den daha çok yarar göreceğiyle ilgili kesin sınırlar çizilmemiş olup, farklı ağırlıkta hastaların alındığı eldeki çalışmalarla karar vermemiz gerekmektedir. Mevcut randomize kontrollü klinik çalışmalarda, BT ile yaşam kalitesinde düzelme, şiddetli alevlenme ve acil başvurusu sayılarında azalma görülmüştür. Yine bu çalışmalarla, beş yıllık uzun takipte ciddi bir komplikasyon saptanmamıştır. İşlem deneyim ve sistematik bronkoskopik yaklaşım gerektirmektedir. Uygun hasta seçimi de işlemin başarısı ve ciddi komplikasyonlarla karşılaşılmaması için önemlidir. Bu nedenle, optimum tedavi verilmesine rağmen etkin kontrol sağlanamayan zor astım hastalarında BT bir tedavi alternatifi olarak düşünülebilir.

New treatment alternatives for difficult asthma are being studied, because the disease may not be controlled despite intense medical treatment and preventive measures. Bronchial thermoplasty (BT), developed for this purpose, is a nonpharmacologic, bronchoscopic treatment method. For this procedure, a catheter delivered through a fiberoptic bronchoscope to deliver radiofrequency to the bronchial wall in the form of controlled heat energy. The aim of heat application here is to reduce smooth muscle mass and thus bronchospasm. The application is made starting from distal of the selected airway through its proximal. BT is held in three seperate bronchoscopic sessions three weeks apart and lasting less than one hour. Based on the literature, there are no definite limits to say which asthmatic patients will benefit more from BT, and we should decide according to the available studies based on different patient groups. Current randomized controlled clinical trials showed that BT led to improvement in quality of life, a reduction in severe exacerbations and in the number of emergency admission due to asthma symptoms. Again with these studies, no serious complication was detected in a long follow-up of 5 years. The procedure requires experience and a systematic bronchoscopic approach. Proper patient selection is also important for the success of the procedure and for avoiding serious complications. For this reason, BT can be considered as a treatment alternative in patients with difficult asthma who can not achieve effective control despite optimal medical treatment.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)’ında ana yakınma özellikle egzersizle oluşan ve yıllar içinde tüm medikal tedavilere karşın artan nefes darlığıdır. Nefes darlığı semptomunun oluşmasındaki temel mekanizma, akci ğerlerde gelişen hiperinflasyondur. Hiperinflasyonun düzeltilmesi ile nefes darlığı yakınmasının azalması ve egzersiz kapasitesinin artması sağlanabilir. Bronkoskopik tedavi yöntemlerinde de temel amaç hiperinflasyonun düzeltilmesidir. Optimal medikal tedavi ve rehabilitasyona rağmen semptomatik olan KOAH hastalarında, bronkoskopik akciğer volüm küçültücü tedavi (BLVR) düşünülebilir. BLVR tedavisindeki en önemli basamak uygun hasta seçimidir. Kriterlere uymayan veya kısmi uyan hastalara uygulacak bronkoskopik tedavilerle hastaya yarar yerine zarar verilebileceği ve ciddi ekonomik kayıplara neden olunabileceği unutulmamalıdır.

The main complaint in chronic obstructive pulmonary disease (COPD) is increasing dsypnea, especially with exercise, over the years, despite all medical treatments. The main mechanism of dyspnea is hyperinflation in the lungs. Correction of hyperinflation contributes to the decrease in dyspnea and the increase in exercise capacity. The main goal in bronchoscopic treatment methods is the correction of hyperinflation. Bronchoscopic lung volume reduction treatment (BLVR) may be considered in COPD patients who are symptomatic despite optimal medical treatment and rehabilitation. Appropriate patient selection is the most important step in the treatment of BLVR. It should not be forgotten that bronchoscopic treatments that are applied for inappropriate or partially patients appropriate may cause harm and serious economic loss.

Girişimsel bronkoskopi uygulamaları giderek artan oranlarda terapötik amaçlı yapılmaktadır. Malign ve benign nedenli hava yollarındaki obstrüksiyonu ortadan kaldırmak dışında, yabancı cisim çıkarılması, mukus tıkaçların temizlenmesi, hemoptizinin kontrol altına alınması, pulmoner alveolar proteinoziste terapötik lavaj yapılması, bronş fistüllerinin kapatılması içinde kullanılmaktadır. Mekanik rezeksiyon, mikrodebritman, dilatasyon, sıcak yöntemler (lazer, argon plazma koagülasyon, elektrokoter), soğuk yöntem (kriyoterapi), fotodinamik tedavi, brakiterapi ve stent yerleştirme uygulanan başlıca tedavi yöntemleridir. Trakea, ana bronşlar, intermedier bronş ve lobar bronşlarda %50’nin üzerindeki obsrüksiyonlar semptoma neden olurlar. Dispne ve stridor en sık gözlenen yakınmalardır. Postentübasyon trakeal stenoz (PITS) en sık benign nedenle gelişen hava yolu stenozudur. PITS’larda dilatasyon, cerrahi tedavi ve stent uygulamaları yapılmaktadır. Akciğer kanserine bağlı MHO olan hastaların çoğu lokal ileri veya ileri evre olduğundan terapotik bronkoskopik girişimler genellikle palyatif amaçlıdır. Nadiren erken evre lokalize bronş tümörlerinde veya tipik karsinoid, lipom gibi olgularda küratif etki gösterebilir. Mekanik rezeksiyon, argon plazma koagülasyon, elektrokoter, lazer hızlı etkili; kriyoterapi geç etkili endobronşiyal tedavi yöntemleridir. Stentler intraluminal, ekstraluminal veya miks malign hava yolu obstrüksiyonlarında kullanılan hayat kurtarıcı olabileceği gibi aynı zamanda küratif tedaviye kadar geçen sürede köprü görevi de gören, metal, slikon veya hibrit materyallerden yapılmış araçlardır. Hava yolu obstrüksiyonuna yaklaşım birden fazla tedavi yönteminin kombine edilerek kullanılmasını gerektirebilir. Endobronşiyal tedavi yönteminin belirlenmesinde lezyonun tipi, hastanın genel, pulmoner, kardiak durumu, başvuru anında aciliyeti, hastalığın evresi, doktorun deneyimi önemlidir. Endobronşiyal tedavi seçenekleri, hastanın yaşam kalitesini iyileştirmeye ve hava yolunu güvenli hale getirerek yaşam süresini uzatmaya katkı sağlamaktadır.

Invasive bronchoscopic procedures are increasingly performed for therapeutic purposes. Besides their use for benign and malignant airway obstructions, they are commonly used for foreign body extraction, clearing of mucus plaques, control of hemoptysis, therapeutic lavage for pulmonary alveolar proteinosis and treatment of bronchial fistulas. Mechanical resection, microdebridment, dilatation, laser, argon plasma coagulation, electrocautery, cryotherapy, photodynamic therapy, brachytherapy and stent placement are the major treatment modalities. More than 50% obstruction of the trachea, main bronchi, intermediary bronchus and lobar bronchi cause symptoms, the most common of which are dyspnea and stridor. Postentubation tracheal stenosis (PITS) is the most common cause of benign airway obstruction. The treatment options in PITS are dilatation, surgery and stent placement. Due to the fact that the majority of patients with malign airway obstruction (MAO) secondary to lung cancer have locally advanced or advanced disease, therapeutic bronchoscopic interventions are in the majority palliative and are rarely curative. Rarely, curative results can be obtained in early-stage endobronchial tumors, typical carcinoid tumors or lipomas. Mechanical resection, argon plasma coagulation, electrocautery and laser show immediate effect; whereas cryotherapy has a delayed effect on airway obstructions. Airway stents are prostheses made of metals, silicone or a hybrid of these. Beside being a vital tool in endobronchial, mixed or peribronchial airway obstructions, stents can also be a bridge until the curative treatment. Multimodality approach may be required in the treatment of airway obstructions. Choice of methodology should be based on the type of the lesion, the condition of the patient, state of emergency, stage of the disease and the physician’s experience. Endobronchial treatment modalities are associated with improvement in symptoms, quality of life, prolonged life expectancy by securing the airways.

Periferik pulmoner lezyonlardaki artış muhtemelen akciğer kanser taramaları ile ilişkilidir. Ancak araştırmacılar için hale tanısal problem oluşturmaktadır. Radial prob endobronşiyal ultrason periferik pulmoner lezyonların tanı verimini arttırmak için gelecek vadeden yeni bir teknolojidir. Bu yazıda; periferik pulmoner lezyonların tanısında radial prob endobronşiyal ultrason kullanımı literatür eşliğinde sunuyor.

The increase in peripheral pulmonary lesions is likely to link with lung cancer screening methods. However, it is still a challenging diagnostic problem. Radial probe endobronchial ultrasound is a promising new technology to increase the diagnostic yield of peripheral pulmonary lesions. This article offers a review of the literature on the use of radial probe endobronchial ultrasound in the diagnosis of peripheral pulmonary lesions.

Pulmoner nodül ve kitle gibi periferik pulmoner lezyonlar (PPL) göğüs hastalıkları alanında genel bir sorundur. Bu lezyonları olan hastalar değerlendirme ve doku tanısı amacı ile rutin olarak göğüs hastalıkları, radyoloji ve göğüs cerrahi uzmanlık alanlarına yönlendirilmektedir. Geleneksel bronkoskopik yöntemlerin belirli kısıtlayıcıları vardır ve çoğunlukla periferik lezyonlarda düşük tanı değerine sahiptir. Bunun sonucu olarak son yıllarda PPL’de biyopsi almayı kolaylaştıran yeni görüntü rehberliğinde teknolojiler üretilmektedir. Bunlar sanal bronkoskopi (SB), sanal bronkoskopik navigasyon (SBN), elektromanyetik navigasyon bronkoskopi (ENB), radial EBUS (r-EBUS), ultra-ince bronkoskopi ve gerçek zamanlı BT bronkoskopidir. Bu derlemede SBN, ENB, r-EBUS ve ultra- ince bronkoskopi teknikleri, kullanım alanları, kısıtlılıkları ve komplikasyonlarından bahsedilecektir.

Peripheral pulmonary lesions (PPL) such as pulmonary nodules and masses are common problem in pulmonary medicine. Patients with these lesions are routinely referred to pulmonologists, radiologists and thoracic surgeons for evaluation and tissue diagnosis. Traditional bronchoscopic techniques have significant limitations and overall low yield for most peripheral lesions. As a result several new technologies have evolved over the last few years to facilitate the biopsy of PPL. These include virtual bronchoscopy (VB), virtual bronchoscopic navigation (VBN), electromagnetic navigation bronchoscopy (ENB), radial EBUS (r-EBUS), ultrathin bronchoscopy and real-time CT bronchoscopy. This article will review the techniques, yield, limitations, and complications of VBN, ENB, r-EBUS, and ultrathin bronchoscopy.

Konfokal laser endoskopi akciğer dokusunda in vivo olarak yaşayan hücrelerin görüntülenmesini sağlayan yeni bir teknolojidir. Prob temelli konfokal laser endomikroskop (p-KLE) ile elde edilen görüntüler sayesinde sağlıklı bronşiyal mukozanın invivo endomikroskopik görünümü bazal membranın altında yerleşik oto-floresan elastik fiberlerin gösterilmesi ile tanımlanmıştır.

Confocal laser endomicroscopy (CLE) is a novel endoscopic technique that may allow imaging of living cells in lung tissue in vivo. The description of the in vivo endomicroscopical aspects of healty bronchial mucosa demonstrated that the auto-fluorescence of elastic fibers, situated under the basal membrane, mainly contributes to the tissue signal that was obtained during probe-based confocal laser endomicroscopy (pCLE).

Konvansiyonel transbronşiyal akciğer biyopsisinin tanısal başarısı çeşitli parankimal akciğer hastalıkları arasında değişkenlik gösterir. Sarkoidoz ve lenfanjitis karsinomatozada bu oran yüksek iken usual interstisyel pnömoni ve nonspesifik interstisyel pnömoni gibi kompleks histopatolojik özelliklere sahip olan hastalıklarda materyalin küçük olması ve ezilme artefaktları nedeniyle oldukça düşüktür. Son yıllarda, kriyoprobların kullanımı tanıda gittikçe önem kazanmaktadır. Yeterli doku örneklemesine olanak sağlaması yanında pnömotoraks ve kanama gibi kontrol edilebilir yan etkilere sahip olması sebebiyle transbronşiyal akciğer kriyobiyopsinin, yakın gelecekte cerrahi akciğer biyopsisine alternatif olabilecek umut verici yeni bir teknik olacağı düşünülmektedir.

The diagnostic success of conventional transbronchial lung biopsy varies among parenchymal lung diseases. This rate is high in sarcoidosis and lymphangitis carcinomatosis, but it is inadequate in cases of complex histopathologic features such as normal interstitial pneumonia and nonspecific interstitial pneumonia because of the materials small size and crushing artefacts. In recent years, the use of cryoprobes has become increasingly important in diagnosis. Transbronchial lung cryobiopsis is thought to be a promising new technique that may be an alternative to surgical lung biopsy in the near future, as it provides adequate tissue sampling as well as controllable side effects such as pneumothorax and hemorrhage.

Bronkoskopi, trakeobronşiyal lümenin bronkoskop denilen bir optik cihazla tanı ve tedavi amaçlı görüntülenmesini sağlayan işlemdir. İlk kez 1897 yılında kullanılmaya başlanan bronkoskopi, fleksibl bronkoskop (FB) ve rijid bronkoskopla (RB) uygulanmaktadır. FB yatak başı kolaylıkla ve güvenle uygulanabilen bir yöntemdir. RB’den farklı olarak distal hava yollarını daha iyi görüntüleyebilir, ameliyathane ve genel anestezi ihtiyacını ortadan kaldırır. Yoğun bakım hastalarının transportu riskli olduğu için bu hastalarda yatak başı uygulanan yöntemler tercih edilir. Ayrıca, yoğun bakım hastalarında, işlem riskini artırabilen sıklıkla bir veya daha fazla organ yetmezliği mevcuttur. Tecrübeli personel tarafından ve uygun önlemlerle yapıldığında, stabil olmayan ve mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda bile güvenle yapılabilmekte ve yoğun bakım hastalarında tanı ve tedavi amaçlı FB kullanımı son yıllarda giderek artmaktadır. RB ise günümüzde, masif hemoptizi, trakeobronşiyal yabancı cisimlerin çıkarılması, endobronşiyal obstrüktif tümörlerin rezeksiyonu, trakeobronşiyal striktürlerin dilatasyonu ve stent uygulamaları dışında sık olarak kullanılmamaktadır.

Bronchoscopy is a procedure, performed with an optical instrument called as bronchoscop to evaluate tracheobronchial lumen for both diagnostic and therapeutic purposes. It was first performed in 1897 and can be made by both flexible bronchoscop (FB) and rigid bronchoscop (RB). FB can be performed safely and easily at the bedside. Different from RB, FB allows better evaluation of distal airways and does not necessitate an operating room or general anesthesia. Since the transport of intensive care unit (ICU) patients is risky, bedside procedures are preffered. Also, the ICU patients have one or more organ failure which increases the risk of procedure. Bronchoscopy can be performed safely even in unstable patients or patients,under mechanical ventilation if made by an experienced operator with proper precuations before the procedure. In last years, the use of FB in ICU patients for both diagnostic and therapeutic interventions has been increased. RB is not often performed, except massive hemoptysis, removing of trachebronchial foreign bodies, dilatation of strictures and stent applications.

Akciğer kanserinde mutasyon analizi hastalığın tanısal girişim, yönetim ve tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Tanı ve tedavi yönetimi için gereken patolojik örnekler başta bronkoskopi olmak üzere minimal invaziv yöntemler ile elde edilir. Sınırlı doku ve sitoloji materyalin genetik mutasyonlar için yeterliliği önemli bir noktadır. Değerlendirme bronkoskopi öncesi planlama ile başlar. Klinik evrede maksimize edilmiş doku miktarı, sitolojik örneklemede hücre bloğu gereklidir. Doku örneklerinin sitolojiden farklı olarak formaldehit ile tespiti, doku koruyucu kesitler, minimum immünhistokimya belirteçler, patoloji laboratuvar sürecinde her bir örneğin olası moleküler aday olarak görülmesini sağlar. Son olarak moleküler çalışma aşamasında kontrollü uygun moleküler teknikler doğru sonuçlara ulaşmanın temelidir. Alternatif bir gelişme, dolaşımda mevcut genetik materyalin plazmada tespitine dayanan sıvı biyopsi akciğer kanseri mutasyon saptanmasında potansiyele sahiptir. Plazmada bulunan serbest DNA, RNA, mikroRNA, izole tümör hücresinden genetik profile ulaşmak mümkündür. Ancak teknik validasyon yokluğu, düşük hassasiyet ve yüksek maliyet çözülmesi gereken problemlerdir. Bronkoskopik sınırlı örneklerde başarılı genetik mutasyon sonuçları proaktif bir yaklaşımla tek bir hedefe odaklanan göğüs hastalıkları, patoloji, moleküler genetik ve onkoloji disiplinin birlikte eşgüdüm halinde hareket etmesine bağlıdır.

In lung cancer, mutation analysis plays an important role in clinical intervention and management. The pathological samples required for diagnosis and management of treatment are obtained through minimally invasive methods including bronchoscopy. An important point here is the sufficiency of limited amount of tissue and cytological materials for genetic mutations. The assessment starts with planning prior to bronchoscopy. A maximized amount of tissue is required at the clinical stage and a cell block during the cytological sampling. Identification of tissue samples with formaldehyde rather than cytology, tissue preserving sections, minimum immunohistochemical markers enable each sample to be seen as a possible molecular candidate during the pathological laboratory process. Finally at the stage of molecular study, controlled appropriate molecular techniques are essential for achieving correct results. As an alternative approach, liquid biopsy, which is based on the identification of genetic material in circulation, has a potential in detecting genetic mutation in lung cancer. It is possible to reach the genetic profile from free DNA, RNA, microRNA and isolated tumor cells in the plasma. However, lack of technical validation, low sensitivity and high cost remain the problems to be solved. In conclusion, successful genetic mutation results can be achieved in bronchoscopic limited pathological samples through a proactive approach involving the chest diseases, pathology, molecular genetics and oncology disciplines, which focus on a single target and act together in coordination.

Günümüzde akciğer hastalıklarının tanı ve tedavisinde minimal girişimsel yöntemler tercih edilmektedir. Son yıllarda bronkoskopik tani ve tedavi yöntemleri gerek göğüs hastalıkları gerekse göğüs cerrahlarının ilk tercihi olmaktadır. Minimal girişimsel yöntemler hastaların daha çabuk normal yaşamlarına izin vermekle cerrahi şansı olmayan hastaların tanı ve tedavisinde yeni ufuklar açmaktadır.

Nowadays, minimally invasive diagnostic and therapeutic procedures are preferred when dealing with lung problems. Bronchoscopic diagnostic and treatment options are opted as first choice by pulmonologists and thoracic surgeons. Minimimally invasive procedures not only allow patients recover faster and return their routine life but also opens new horizon of diagnostic and therapeutic options in those who are not fit for surgery.